Mayıs ayı bitmeden, mimarlara ve sanatseverlere bir sergi ve bir mekan ziyareti önerim olacak.
Mimar Sinan'ın ölümünün 427. yılında kapsamlı bir sergiyle tanıtımı yapılıyor. "Mimar Sinan ve Mimari Dehanın Şahaserleri" isimli sergi büyük ustanın yurt dışında da tanıtımının yapılması için İstanbul'un ardından yurt dışındaki önemli merkezlerde de gösterimde olacak.
Sergi; Sinan'ı Anlamak, Kültürel Etkileşimler, Fotograflarla Sinan, Mimari Adap, Yakın Mercekten Sinan gibi alt başlıklarla sunulmuş. Bu bölümlerde büyük ustanın hayatı, eserleri, dönemin yapım teknikleri ve mimarlık terimleri ile önemli şahsiyetlerini tanıyacak, maketler, çizimler, evrensel mimari karşılaştırmalar aracıyla o günün dünyasıyla karşılaşacaksınız. Herbiri bir dizi grafik ve video görseliyle desteklenmiş.
Serginin özellikle mimarlık öğrencilerinin çok ilgisini çekeceğini düşünüyorum. Sergi, Mimar Sinan'ın ve Türk Mimarlığı'ndaki yerinin gelecek nesillere aktarılması ve toplumsal değerlerimize sahip çıkılması adına önemli bir çalışmadır. Sinan, mimarlık tarihimiz için olduğu kadar sanat tarihimiz için de önemli bir isimdir. Ünlü arkeolog Prof. Ekrem Akurgal "Bir ulusun kültürü, onu oluşturan ozan, besteci, filozof, bilimadamı, heykeltraş, ressam,ve mimar gibi sanatçıların yaratıları ile ün kazanır" sözüyle sergide yer almış.
Serginin, Sinan'ı sadece hayatı ve eserleriyle anlatmakla kalmayıp, yaşadığı çağın diğer büyük ustalarıyla da konumlandırdığını söylemeliyim. Bu Mimar Sinan'ı dünya ölçeğinde değerlendirebilmenize olanak veriyor. Sergiyi gezen yabancı turistlerin de en çok bu standı dikkatle incelediğini gözlemledim. Şahsen benim de en çok etkilendiğim ve zaman ayırdığım bölüm "kültürel etkileşimler" bölümü oldu. Eğer okumalar bölümündeki kitapları inceleme fırsatınız olursa, büyük ustanın çalışmaları esnasında ele aldığı konuları, detayları ve geniş bakış açısını öğrenip O'nun dehasını kavrıyorsunuz. Belki de O'na büyük denmesinin ve dehasının nedeni bu mükemmeliyetçi, çok yönlü ve bütüncül düşünce tavrıdır.
Sergide Mimar Sinan üzerine yazılmış kitaplar, araştırma ve inceleme yazılarının derlendiği eserler ile kartpostal, çeşitli obje ve aksesuarları da "sergi dükkanı"nda bulabileceksiniz.
Serginin yapıldığı mekan da daha önce görmeyenler için ilginç olacaktır. Fatih Sultan Mehmet döneminde top yapımı için inşaa edilen Tophane-i Amire binası bir süre önce MSGSÜ tarafından Kültür ve Sanat Merkezi olarak düzenlendi. Mimar Sinan'ı ve dehasını anlatmak için çok uygun bir mekan seçimi yapıldığını sergi mekanına girince anlıyorsunuz. Sergi MSGSÜ tarafından hazırlanmış. Yapımında bir çok mimar, sanat tarihçisi ve konusunda uzman büyük bir ekibin emeği var.
Sergi 9nisan-31mayıs 2015 tarihleri arasında pazartesi hariç her gün görülebilir. Çocuklarınızla birlikte izlemenizi tavsiye ederim.
Sergiden çıktıktan sonra muhteşem bir Mimar Sinan eseriyle tanışmak isterseniz hemen karşısındaki Kılıç Ali Paşa Camisi ve Hamamını da görmelisiniz derim. Cami, Mimar Sinan'ın ölmeden önce bitirdiği son eserlerinden biri. Dolayısıyla bir tür "ustalık eseri" sayılabilir. Deniz üzerine inşaa edilmesiyle ve Ayasofyanın küçük bir benzeri olmasıyla ünlüdür. Mimarisi kadar caminin yapım öyküsü de ilginç. Rivayet odur ki; artık yaşlanmış olan Kılıç Ali Paşa kendisini hayır işlerine verir. Ve onlarca yıllık saray hizmetlerini düşünerek yaptıracağı bir cami ve hamam için padişah II.Selim'den kendisine yer bahşetmesini rica eder. Ancak padişah "Deryalar sizindir paşam, karada cami neyinize gerektir" cevabını verir. Torunu yaşındaki padişahtan aldığı bu vefasız cevapla yıkılan Ali Paşa Mimar Sinan'a danışır. Adı gibi heybetli bir adam olan Koca Sinan o sıralarda 90'lı yaşlarındadır. Ancak Paşaya, üzülmemesini, şanına yakışır bir camiyi deniz üzre inşaa edip kısa zamanda kendisine teslim edeceğine söz verir. Ve Mimar Sinan, Tophane'deki Kılıç Ali Paşa camisini denizi doldurarak inşa eder. Cami yapıldığı tarihten itibaren defalarca deprem tehlikesi atlatmış, etrafındaki sayısız riskli yol yapımı ve inşaatını hiç hasar görmeden geçirmiştir. Ayrıca yüzyıllar öncesinin teknolojisiyle denizüstü inşa edildiği halde, şakülünden 1 mm oynamamış sapasağlam günümüze ulaşmıştır.
Kısa süre önce restore edilip kullanıma açılan hamamı ziyaretim sırasında ne zorlu bir restorasyon süreci geçirdiğine dair bir kaç dokümanı inceleme fırsatım oldu. Eğer "öncesi-sonrası" fotografları sizi de heyecanlandırıyorsa ziyaret programınıza dahil etmenizi öneririm.