Gözlerinizi Kapatın ve 100 Yıl Sonrasını Hayal Edin

Akıllı Bina (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 4087+ kez okundu.
 

Gözlerinizi Kapatın ve 100 Yıl Sonrasını Hayal Edin

İnsanoğlu dünyada varolduğundan beri her zaman geleceği merak etmiş ve o bilgiye ulaşma yolunda çalıştı. Son 100 yılda ise insanoğlu tarihinin en hızlı ilerlemesini sağladı. Bu ilerleme ise yanında felaketleri beraberinde getirdi. Küreselleşme ile yeşil alanlar azalırken, dünyanın en büyük göllerinden bazıları kurudu, buzullar eridi ve dünya ısısı artmaya başladı. Bunun yanında teknolojiyle birlikte insan ömrü uzamaya başladı yani dünya nüfusu hızla arttı ve artmaya devam ediyor. Bilim kurgu filmlerini aratmayan teknolojiler ise artık hayatımızın bir parçası haline dönüştü. Peki, olumlu ve olumsuzlukları birarada düşünürsek 100 yıl sonra nasıl bir dünyada yaşayacağız? Bir kesim dünyanın ömrünün sonunun geldiğini iddia ederken, diğer bir taraf akıllı tasarımlar ve mimari ile hala yaşanabilecek bir dünyamız olacağını söylüyor. Biz de Mimar Saffet Kaya Bekiroğlu, Mimar Nevzat Sayın, Prof. Dr. Abdi Güzer’e gözlerini kapamalarını ve bizi 100 yıl sonraya götürmelerini istedik. Nevzat Sayın: 100 Yıl İçinde ‘Yerdelenlerde’ Yaşayacağız 100 yıl içinde bizi nasıl yaşam alanları bekliyor? Yüzyıl sonrasını tahmin edebilmek için yüzyıl öncesine bakmak da yarar var. 1915 berbat bir zaman aralığı; her şeyin dibe vurduğu bir dünya hali. Birinci Dünya Savaşı, şimdi parça parça olan kötülüklerin bütün dünyayı kapladığı bir zaman. Hiçbir şey öğrenmemiş olmalıydık ki kısa bir zaman sonra katmerlenmiş bir kabusun içine daldık yeniden. Sonra uzun bir soğuk savaş dönemi ve sırasıyla savaştırılan dünya parçaları. Hâlâ böyle sürüyor ve savaşan tarafların hepsi Hammer kullanırken, ABD ve batılı müttefikleri barış çağrıları yapıyor. İyimser olmak için harika bir neden bulamadıkça yüz yıl sonra da bizi savaş alanları bekliyor olacak; savaşacak birileri hâlâ kalmışsa… Dünya nüfusu giderek artıyor. Yaşam gökdelenlere mi kayacak yoksa daha farklı yaşam alanları mı oluşturacağız? Yerin altındaki sığınaklar denebilecek olan ‘yerdelenler’de yaşayamaya çalışacakmışız gibi bir his var içimde… 100 yıl içinde hayatımıza girecek ve çıkacak olan kavramlar var mı? Mesela AVM’ler olacak mı? AVM olmadan olmaz. Yerdelenlerin yüzeye yakın taraflarında mı yoksa dibe yakın tarafların da mı olacakları üzerine bitmek tükenmek bilmeyen piyasa araştırmaları yapılıp, pazarlamacılar ve marka yöneticilerinin kerameti kendinden menkul buyrukları sayesinde karar verilecektir. Akıllı evler ve akıllı yaşam alanları artacak mı? Giderek kitleler halinde aklımızı kaçırmış gibi bir halimiz olduğu için akıllı evlerin de bir anlamı olmayacak gibi görünüyor. Yerdelen bir yaşam alanı akıllı olsa ne olur olmasa ne olur ama şimdi Kapadokya’nın yeraltı şehirleri gibi çok sonra kazılıp bulunduklarında eksantrik yerler olacaklarından hiç kuşkum yok. Küreselleşme ve yeşil alanların azalması dünyanın karşı karşıya kaldığı en büyük problem olarak nitelendiriliyor. Bu mimariyi nasıl etkileyecek? Yeşil alan diye bir konu artık gündemde olmayacağı için sorun da olmayacaktır. Günışığı istemeyen bonzai ormanları yerdelenleri birbirine bağlayan çatı bahçeleri ve uçan teraslar olarak devreye girip, bu kez o bahçelerin Japon mu yoksa İngiliz mi oldukları üzerine derin bir peyzaj muhabbeti geliştirilecektir. Saffet Kaya Bekiroğlu: 100 Yıl İçinde Doğa ve Teknoloji Birbirine Destek Olacak! Gözlerinizi kapadınız ve 100 yıl ileriye gittiniz. Nasıl binalar, yaşam alanları tasarlıyorsunuz? Mimarlık tarihi ve inşaat sektörünün gelişimine baktığımızda, ileride de yaşam alanlarının nereye yöneleceğini kafanızda canlandırabiliyorsunuz. Daha hafif, minimal, teknoloji ve doğanın daha iç içe olduğu kompleks sistemlerin bir araya gelerek, daha duyusal mekanlardan binalar yaratılacak. Yapay yani insan yapısı çevrelerde, farklılıkların bir arada var olabileceği alanlarımız olacak. Doğa ve teknolojinin birbirine destek olduğu bu alanlar insanların yaşam kalitelerini yükselten mekanlar olacak. Teknoloji kullanımında ise binaların düşük karbon emisyonuna sahip olmaları tasarımların “olmazsa olmazı” olacak. Yani tüm binalarımız enerji verimliliği yüksek binalar olacak. Gelecekte kendi enerjisini üreten binaların yanı sıra ürettiği enerji ile şehrin enerji ihtiyacına da katkıda bulunan yeni bina tipleriyle tanışacağız. Eskiden tek katlı, iki katlı binalar, ardından apartmanlar, şimdi gökdelenler… Daha da yükseklerde mi yaşayacağız yoksa bizi tamamen şaşırtacak yapılarla mı karşılaşacağız? Küresel ısınmadan dolayı, deniz seviyesi gittikçe yükseliyor, yani kara alanları da gitgide azalacak. Buna paralel olarak da ön görülemeyen hava anormallikleri yaşanmaya başlandı. Bu değişimle çok ilerde denizlerin karayla olan ilişkileri değişecek, bu da tabii binaların tasarımlarına yansıyacak. Su seviyesi yükselmesine karşı kıyı yerleşimlerinin yeniden planlanması gerekecek. Bina kabukları değişen iklim şartlarına göre tasarlanacak. Binaların herhangi bir su baskını ihtimaline karşı zeminle olan ilişkisi tasarlanacak. Örneğin su seviyesi altında yaşam söz konusu olabilir mi? Hollanda buna çok iyi bir örnektir. Bildiğiniz gibi, Hollanda’nın topraklarının çok büyük bir kısmı su seviyesi altında yer alıyor ve çok net görüyoruz ki suyun altında yaşamak yerine, suyun seviyesini kontrol altında tutmak mümkün. Tabii Hollanda’nın 300 seneyi aşkın çabalarından öğrenecek çok şey var. Gelecekte insanın yaşam koşullarına uygun olmayan çözümler yerine teknoloji ile yaşam standartlarını daha da yükselten yaşamları öngörmeliyiz. Özellikle Türkiye’de son zamanlarda AVM çılgınlığı yaşanıyor. Gelecekte AVM diye bir kavra olacak mı? Günümüzde,‘online’ alışveriş çok popüler oldu ama satın alacaklarımızı denemeye, yakından, canlı görmeye, dokunmaya ihtiyacımız var. Bu alışkanlığın 100 yıl sonra da tamamen değişeceğini sanmıyorum. İnsanlar yine AVM’ye sosyalleşmek amaçlı gidiyor. İnsanların, görmeye ve görünmeye ihtiyaçları var ve Türkiye’deki büyük çaplı kamusal alan eksikliğini AVM’ler kapatıyor. Bir yandan AVM sokak kültürünün kapalı mekan haline dönüşmesidir. Bakın, Kapalı Çarşı kaç yüzyıl oldu, halen çok rağbet görerek işlevine devam ediyor. Baktığımızda yeşil alanlar giderek azalıyor. Gelecekte sadece gri bir yeryüzünde mi yaşayacağız yoksa gelecekte yüzümüzü eski zamanlarda olduğu gibi yeşile mi döneceğiz? Yeşil alanlarla iç içe yaşamak yönünde gelişmeler olmasını ümit ediyorum. Yeşilin günlük hayatın bir parçası olarak konutlarla, iş yerlerinde insanın daha yakınına getirmek de mümkün. Büyük parkların yanı sıra daha küçük ama sıklıkla planlanmış parkların olması, hem şehrin nefes alması için, hem şehir panaroması da monotonluğu kırması için çok önemli. Peyzaj ile mimarinin birlikte planlama çalışmalarının ilerleyeceğini düşünüyorum. -Dipnot TV- AKILLI BİNAM
İnsanoğlu dünyada varolduğundan beri her zaman geleceği merak etmiş ve o bilgiye ulaşma yolunda çalıştı. Son 100 yılda ise insanoğlu tarihinin en hızlı ilerlemesini sağladı. Bu ilerleme ise yanında felaketleri beraberinde getirdi. Küreselleşme ile yeşil alanlar azalırken, dünyanın en büyük göllerinden bazıları kurudu, buzullar eridi ve dünya ısısı artmaya başladı. Bunun yanında teknolojiyle birlikte insan ömrü uzamaya başladı yani dünya nüfusu hızla arttı ve artmaya devam ediyor. Bilim kurgu filmlerini aratmayan teknolojiler ise artık hayatımızın bir parçası haline dönüştü. Peki, olumlu ve olumsuzlukları birarada düşünürsek 100 yıl sonra nasıl bir dünyada yaşayacağız? Bir kesim dünyanın ömrünün sonunun geldiğini iddia ederken, diğer bir taraf akıllı tasarımlar ve mimari ile hala yaşanabilecek bir dünyamız olacağını söylüyor. Biz de Mimar Saffet Kaya Bekiroğlu, Mimar Nevzat Sayın, Prof. Dr. Abdi Güzer’e gözlerini kapamalarını ve bizi 100 yıl sonraya götürmelerini istedik. Nevzat Sayın: 100 Yıl İçinde ‘Yerdelenlerde’ Yaşayacağız 100 yıl içinde bizi nasıl yaşam alanları bekliyor? Yüzyıl sonrasını tahmin edebilmek için yüzyıl öncesine bakmak da yarar var. 1915 berbat bir zaman aralığı; her şeyin dibe vurduğu bir dünya hali. Birinci Dünya Savaşı, şimdi parça parça olan kötülüklerin bütün dünyayı kapladığı bir zaman. Hiçbir şey öğrenmemiş olmalıydık ki kısa bir zaman sonra katmerlenmiş bir kabusun içine daldık yeniden. Sonra uzun bir soğuk savaş dönemi ve sırasıyla savaştırılan dünya parçaları. Hâlâ böyle sürüyor ve savaşan tarafların hepsi Hammer kullanırken, ABD ve batılı müttefikleri barış çağrıları yapıyor. İyimser olmak için harika bir neden bulamadıkça yüz yıl sonra da bizi savaş alanları bekliyor olacak; savaşacak birileri hâlâ kalmışsa… Dünya nüfusu giderek artıyor. Yaşam gökdelenlere mi kayacak yoksa daha farklı yaşam alanları mı oluşturacağız? Yerin altındaki sığınaklar denebilecek olan ‘yerdelenler’de yaşayamaya çalışacakmışız gibi bir his var içimde… 100 yıl içinde hayatımıza girecek ve çıkacak olan kavramlar var mı? Mesela AVM’ler olacak mı? AVM olmadan olmaz. Yerdelenlerin yüzeye yakın taraflarında mı yoksa dibe yakın tarafların da mı olacakları üzerine bitmek tükenmek bilmeyen piyasa araştırmaları yapılıp, pazarlamacılar ve marka yöneticilerinin kerameti kendinden menkul buyrukları sayesinde karar verilecektir. Akıllı evler ve akıllı yaşam alanları artacak mı? Giderek kitleler halinde aklımızı kaçırmış gibi bir halimiz olduğu için akıllı evlerin de bir anlamı olmayacak gibi görünüyor. Yerdelen bir yaşam alanı akıllı olsa ne olur olmasa ne olur ama şimdi Kapadokya’nın yeraltı şehirleri gibi çok sonra kazılıp bulunduklarında eksantrik yerler olacaklarından hiç kuşkum yok. Küreselleşme ve yeşil alanların azalması dünyanın karşı karşıya kaldığı en büyük problem olarak nitelendiriliyor. Bu mimariyi nasıl etkileyecek? Yeşil alan diye bir konu artık gündemde olmayacağı için sorun da olmayacaktır. Günışığı istemeyen bonzai ormanları yerdelenleri birbirine bağlayan çatı bahçeleri ve uçan teraslar olarak devreye girip, bu kez o bahçelerin Japon mu yoksa İngiliz mi oldukları üzerine derin bir peyzaj muhabbeti geliştirilecektir. Saffet Kaya Bekiroğlu: 100 Yıl İçinde Doğa ve Teknoloji Birbirine Destek Olacak! Gözlerinizi kapadınız ve 100 yıl ileriye gittiniz. Nasıl binalar, yaşam alanları tasarlıyorsunuz? Mimarlık tarihi ve inşaat sektörünün gelişimine baktığımızda, ileride de yaşam alanlarının nereye yöneleceğini kafanızda canlandırabiliyorsunuz. Daha hafif, minimal, teknoloji ve doğanın daha iç içe olduğu kompleks sistemlerin bir araya gelerek, daha duyusal mekanlardan binalar yaratılacak. Yapay yani insan yapısı çevrelerde, farklılıkların bir arada var olabileceği alanlarımız olacak. Doğa ve teknolojinin birbirine destek olduğu bu alanlar insanların yaşam kalitelerini yükselten mekanlar olacak. Teknoloji kullanımında ise binaların düşük karbon emisyonuna sahip olmaları tasarımların “olmazsa olmazı” olacak. Yani tüm binalarımız enerji verimliliği yüksek binalar olacak. Gelecekte kendi enerjisini üreten binaların yanı sıra ürettiği enerji ile şehrin enerji ihtiyacına da katkıda bulunan yeni bina tipleriyle tanışacağız. Eskiden tek katlı, iki katlı binalar, ardından apartmanlar, şimdi gökdelenler… Daha da yükseklerde mi yaşayacağız yoksa bizi tamamen şaşırtacak yapılarla mı karşılaşacağız? Küresel ısınmadan dolayı, deniz seviyesi gittikçe yükseliyor, yani kara alanları da gitgide azalacak. Buna paralel olarak da ön görülemeyen hava anormallikleri yaşanmaya başlandı. Bu değişimle çok ilerde denizlerin karayla olan ilişkileri değişecek, bu da tabii binaların tasarımlarına yansıyacak. Su seviyesi yükselmesine karşı kıyı yerleşimlerinin yeniden planlanması gerekecek. Bina kabukları değişen iklim şartlarına göre tasarlanacak. Binaların herhangi bir su baskını ihtimaline karşı zeminle olan ilişkisi tasarlanacak. Örneğin su seviyesi altında yaşam söz konusu olabilir mi? Hollanda buna çok iyi bir örnektir. Bildiğiniz gibi, Hollanda’nın topraklarının çok büyük bir kısmı su seviyesi altında yer alıyor ve çok net görüyoruz ki suyun altında yaşamak yerine, suyun seviyesini kontrol altında tutmak mümkün. Tabii Hollanda’nın 300 seneyi aşkın çabalarından öğrenecek çok şey var. Gelecekte insanın yaşam koşullarına uygun olmayan çözümler yerine teknoloji ile yaşam standartlarını daha da yükselten yaşamları öngörmeliyiz. Özellikle Türkiye’de son zamanlarda AVM çılgınlığı yaşanıyor. Gelecekte AVM diye bir kavra olacak mı? Günümüzde,‘online’ alışveriş çok popüler oldu ama satın alacaklarımızı denemeye, yakından, canlı görmeye, dokunmaya ihtiyacımız var. Bu alışkanlığın 100 yıl sonra da tamamen değişeceğini sanmıyorum. İnsanlar yine AVM’ye sosyalleşmek amaçlı gidiyor. İnsanların, görmeye ve görünmeye ihtiyaçları var ve Türkiye’deki büyük çaplı kamusal alan eksikliğini AVM’ler kapatıyor. Bir yandan AVM sokak kültürünün kapalı mekan haline dönüşmesidir. Bakın, Kapalı Çarşı kaç yüzyıl oldu, halen çok rağbet görerek işlevine devam ediyor. Baktığımızda yeşil alanlar giderek azalıyor. Gelecekte sadece gri bir yeryüzünde mi yaşayacağız yoksa gelecekte yüzümüzü eski zamanlarda olduğu gibi yeşile mi döneceğiz? Yeşil alanlarla iç içe yaşamak yönünde gelişmeler olmasını ümit ediyorum. Yeşilin günlük hayatın bir parçası olarak konutlarla, iş yerlerinde insanın daha yakınına getirmek de mümkün. Büyük parkların yanı sıra daha küçük ama sıklıkla planlanmış parkların olması, hem şehrin nefes alması için, hem şehir panaroması da monotonluğu kırması için çok önemli. Peyzaj ile mimarinin birlikte planlama çalışmalarının ilerleyeceğini düşünüyorum. -Dipnot TV- AKILLI BİNAM
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve akillibinam.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.