Kahve Molası...
Akıllı Bina
(İHA) - İhlas Haber Ajansı |
3017+ kez okundu.
Kahve Molası...
Bir süredir İstanbul'dan isyan çığlıkları geliyor. Şehir, durmadan eskinin yıkılıp yerine yenisinin inşa edildiği dev bir inşaat sahasına dönüştü. Ne yazık ki İstanbul'u, yaşlanmış ama hala genç ve güzel olmak için çabalayan, durmadan makyaj yapan, aklını yitirmiş yaşlı bir kadının yüzüne benzetiyorum. Artık o yüz makyaj kaldırmıyor, dökülüyor.
Şehir adeta hafızasını kaybetti, tanınmaz halde etrafımızda dolaşıyor. Artık ne Boğaz, ne Beyoğlu, ne Moda ne Sirkeci, bizim filmlerde fotograflarda gördüğümüz mekanlara benziyor. Önlenemeyen ve hatta neredeyse teşvik edilen göç, şehrin her gün bir parçasını koparıp iştahla yiyor. Şehre her yeni gelen, bir öncekine rahmet okutur oldu. Haftasonları akıldışı bir trafik birbirinin üzerine akarken çılgın bir kalabalık kenti işgal edip bu meydan savaşının ortasında her nasılsa piknik yapmayı başarıyor. Ve bu yeni tip şehirlinin avaz avaz kılakson gürültüsü altında yol kenarında yaptığı piknikten geriye kalan şehir değil bir enkaz oluyor.
Yazar Feride Çiçekoğlu "Şehrin İtirazı" isimli kitabında tam da bu "zulme uğrayan şehrin isyanı"nı anlatır. Yıkarak yapmanın kapitalist mantığın sonucu olduğunu, bunun şehrin son yüzyıllık tarihini ve hafızasını gasp ve tasfiye ettiğini dile getirir. Gerçekten de değişen ne sadece şehirdir ne şehirli. Aslında değişen ve giderek pespayeleşen bir kültürdür. Bu kültür para kazanma, daima önde olma hırsının öncelendiği bir karakter yapısının toplumsal yaşayışımıza sindiği bir kültürdür. Yokolan sadece mekanlar ve hafızamız değil, karakterimizdir.
Belediyeyle anlaşıp yıkım kararı çıkarttığı binaya fazladan 2 kat daha ekleyip para kazanma peşinde olan müteahhit değil tek suçlu. "Hükümete yakındır, inşaatı bitirsin de kazandığı onun olsun n'apalım" diyen mülk sahibidir asıl mülke ihanet eden. O asıl mülk elbette yaşadığımız şehirdir, geçmişimizdir, geleceğimizdir.
Bir grup sanatçı da işte bu giderek kimliğini yitiren şehir üzerine kafa yormuş ve "şehrin kimliği" adı altındaki çalışmalarını bir sergiyle Beyoğlu Pinelo Galeri'de hemşehrilerinin ilgisine sunmuşlar. Hızla değişen şehir hayatına ayak uyduramayıp kayıp gitmekte olan insanın çaresizliğini ve bunalımını dile getirmişler. Sergi mekanı Beyoğlu'nda 60'li yıllarda yapılmış ve artık yıkılmaya yüz tutmuş adeta kaderine terkedilmiş bir apartman dairesi. 60'lı yılların çılgın kentsel dönüşüm günlerinden kalma bina, bütün anılarıyla yıkılmaya hazır, para kazandıracağı yeni bir müteahhit arayışında. Sergi için seçilen mekan serginin çıkış noktasıyla öylesine örtüşmüş ki mutlaka görmelisiniz. Sergi 9 temmuz 2015 tarihine dek görülebilir.
[caption id="attachment_13910" align="aligncenter" width="324"] ÖZLEM VARGÜN / bekleyiş[/caption]
Eğer hala görmediyseniz İstanbul Modern'deki "Magnum Kontakt Baskılar" sergisi fotografın analog dönemine yapılmış bir güzelleme gibi. Fotografta dijital teknolojiyi sevmeyen analog dönemin samimiyetini özleyen ya da tanımayan izleyici için mutlaka görülmesi gereken bir sergi. Üstelik birinci ağızdan anlatılan "fotografın çekim anı hikayeleri" de serginin tatlı sürprizi diyebilirim. Dönemi için inanılmaz netlikte ve kurgu düzeninde fotograflar görüp şaşıracaksınız. Bunlardan biri Herbert List'in "adam ve köpek" isimli eseri. Şahsen 1930-1959 dönemi favorim oldu. Ama Eve Arnold'un 1961 tarihli Malcolm X'i ve bir "an fotografçısı" olan Henri Cartier-Bresson'un 1933 tarihli "çocuklar" isimli çalışması unutamadığım karelerden oldu. Sergi 2 ağustos'a kadar görülebilir.
Ünlülerin fotografçısı olarak tanınan Cecile Beaton kapsamlı bir sergiyle İstanbul'da. Özellikle 30lu yıllardan itibaren, fenomen olmuş dünyaca ünlü insanları fotograflamayı kendisine iş edinmiş Beaton, mimarlık eğitimi almış. Fotograf dışında resim, karikatür, kostüm tasarımı, dekor tasarımı da yapmış. Fotografta kurguyu seven sanatçının özellikle ilk dönem fotografları, zamanı için hayli ileri görsel nitelikte.
Sergi, 20lerden 70lere uzanan bir ünlüler resm-i geçidi. Ama bence asıl önemi, yüzyılımızın en çalkantılı 50 yılına tanıklık eden bir görsel şölen olmasıdır. Adeta insana dair bütün ifade ve görsel değişimi gözler önüne seren, izleyiciyi zamanda yolculuğa çıkaran bir insan belgeseli. Sergi, Pera Müzesi'nde 26 temmuz 2015 gününe dek izlenebilir.
Artık birkahve molasını hakettim sanırım...Siz de benim gibi kahve tiryakisi iseniz kahve içmenin törensel bir keyif olduğunu bilirsiniz. Bir fincan kahve deyip geçmeyin, benim o minicik fincandan beklentim çok yüksektir. Yanında mutlaka suyu ve çifte kavrulmuş lokumu da olacak, zarflı fincanla bakır tepside sunulacak. Ve mutlaka bol köpüklü olacak. Hele de odun ateşinde pişmiş ve damla sakızlıysa artık günümün geri kalanında keyfimi hiç bir şey kaçıramaz benim.
Geleneksel kültürümüzün önemli bir parçası olan kahveyi bu denli özel ve törensel kılan nedir? Pera Müzesi'nde bir süredir sergilenmekte olan "kahve molası" isimli sergi bu konuda ufkunuzu açacaktır eminim. Nesilden nesile hatta bu topraklardan dünyaya aktarılan kahve kültürümüzün olmazsa olmazlarını öğrenmek istiyorsanız müzenin 2.katında serin bir kahve molası verin derim.
İnci GÜÇLÜER
not: Kapak Fotografı: Gökhan ÇİÇEK / Şehrin Kimliği Çağdaş Sanat Sergisi
Bir süredir İstanbul'dan isyan çığlıkları geliyor. Şehir, durmadan eskinin yıkılıp yerine yenisinin inşa edildiği dev bir inşaat sahasına dönüştü. Ne yazık ki İstanbul'u, yaşlanmış ama hala genç ve güzel olmak için çabalayan, durmadan makyaj yapan, aklını yitirmiş yaşlı bir kadının yüzüne benzetiyorum. Artık o yüz makyaj kaldırmıyor, dökülüyor.
Şehir adeta hafızasını kaybetti, tanınmaz halde etrafımızda dolaşıyor. Artık ne Boğaz, ne Beyoğlu, ne Moda ne Sirkeci, bizim filmlerde fotograflarda gördüğümüz mekanlara benziyor. Önlenemeyen ve hatta neredeyse teşvik edilen göç, şehrin her gün bir parçasını koparıp iştahla yiyor. Şehre her yeni gelen, bir öncekine rahmet okutur oldu. Haftasonları akıldışı bir trafik birbirinin üzerine akarken çılgın bir kalabalık kenti işgal edip bu meydan savaşının ortasında her nasılsa piknik yapmayı başarıyor. Ve bu yeni tip şehirlinin avaz avaz kılakson gürültüsü altında yol kenarında yaptığı piknikten geriye kalan şehir değil bir enkaz oluyor.
Yazar Feride Çiçekoğlu "Şehrin İtirazı" isimli kitabında tam da bu "zulme uğrayan şehrin isyanı"nı anlatır. Yıkarak yapmanın kapitalist mantığın sonucu olduğunu, bunun şehrin son yüzyıllık tarihini ve hafızasını gasp ve tasfiye ettiğini dile getirir. Gerçekten de değişen ne sadece şehirdir ne şehirli. Aslında değişen ve giderek pespayeleşen bir kültürdür. Bu kültür para kazanma, daima önde olma hırsının öncelendiği bir karakter yapısının toplumsal yaşayışımıza sindiği bir kültürdür. Yokolan sadece mekanlar ve hafızamız değil, karakterimizdir.
Belediyeyle anlaşıp yıkım kararı çıkarttığı binaya fazladan 2 kat daha ekleyip para kazanma peşinde olan müteahhit değil tek suçlu. "Hükümete yakındır, inşaatı bitirsin de kazandığı onun olsun n'apalım" diyen mülk sahibidir asıl mülke ihanet eden. O asıl mülk elbette yaşadığımız şehirdir, geçmişimizdir, geleceğimizdir.
Bir grup sanatçı da işte bu giderek kimliğini yitiren şehir üzerine kafa yormuş ve "şehrin kimliği" adı altındaki çalışmalarını bir sergiyle Beyoğlu Pinelo Galeri'de hemşehrilerinin ilgisine sunmuşlar. Hızla değişen şehir hayatına ayak uyduramayıp kayıp gitmekte olan insanın çaresizliğini ve bunalımını dile getirmişler. Sergi mekanı Beyoğlu'nda 60'li yıllarda yapılmış ve artık yıkılmaya yüz tutmuş adeta kaderine terkedilmiş bir apartman dairesi. 60'lı yılların çılgın kentsel dönüşüm günlerinden kalma bina, bütün anılarıyla yıkılmaya hazır, para kazandıracağı yeni bir müteahhit arayışında. Sergi için seçilen mekan serginin çıkış noktasıyla öylesine örtüşmüş ki mutlaka görmelisiniz. Sergi 9 temmuz 2015 tarihine dek görülebilir.
[caption id="attachment_13910" align="aligncenter" width="324"] ÖZLEM VARGÜN / bekleyiş[/caption]
Eğer hala görmediyseniz İstanbul Modern'deki "Magnum Kontakt Baskılar" sergisi fotografın analog dönemine yapılmış bir güzelleme gibi. Fotografta dijital teknolojiyi sevmeyen analog dönemin samimiyetini özleyen ya da tanımayan izleyici için mutlaka görülmesi gereken bir sergi. Üstelik birinci ağızdan anlatılan "fotografın çekim anı hikayeleri" de serginin tatlı sürprizi diyebilirim. Dönemi için inanılmaz netlikte ve kurgu düzeninde fotograflar görüp şaşıracaksınız. Bunlardan biri Herbert List'in "adam ve köpek" isimli eseri. Şahsen 1930-1959 dönemi favorim oldu. Ama Eve Arnold'un 1961 tarihli Malcolm X'i ve bir "an fotografçısı" olan Henri Cartier-Bresson'un 1933 tarihli "çocuklar" isimli çalışması unutamadığım karelerden oldu. Sergi 2 ağustos'a kadar görülebilir.
Ünlülerin fotografçısı olarak tanınan Cecile Beaton kapsamlı bir sergiyle İstanbul'da. Özellikle 30lu yıllardan itibaren, fenomen olmuş dünyaca ünlü insanları fotograflamayı kendisine iş edinmiş Beaton, mimarlık eğitimi almış. Fotograf dışında resim, karikatür, kostüm tasarımı, dekor tasarımı da yapmış. Fotografta kurguyu seven sanatçının özellikle ilk dönem fotografları, zamanı için hayli ileri görsel nitelikte.
Sergi, 20lerden 70lere uzanan bir ünlüler resm-i geçidi. Ama bence asıl önemi, yüzyılımızın en çalkantılı 50 yılına tanıklık eden bir görsel şölen olmasıdır. Adeta insana dair bütün ifade ve görsel değişimi gözler önüne seren, izleyiciyi zamanda yolculuğa çıkaran bir insan belgeseli. Sergi, Pera Müzesi'nde 26 temmuz 2015 gününe dek izlenebilir.
Artık birkahve molasını hakettim sanırım...Siz de benim gibi kahve tiryakisi iseniz kahve içmenin törensel bir keyif olduğunu bilirsiniz. Bir fincan kahve deyip geçmeyin, benim o minicik fincandan beklentim çok yüksektir. Yanında mutlaka suyu ve çifte kavrulmuş lokumu da olacak, zarflı fincanla bakır tepside sunulacak. Ve mutlaka bol köpüklü olacak. Hele de odun ateşinde pişmiş ve damla sakızlıysa artık günümün geri kalanında keyfimi hiç bir şey kaçıramaz benim.
Geleneksel kültürümüzün önemli bir parçası olan kahveyi bu denli özel ve törensel kılan nedir? Pera Müzesi'nde bir süredir sergilenmekte olan "kahve molası" isimli sergi bu konuda ufkunuzu açacaktır eminim. Nesilden nesile hatta bu topraklardan dünyaya aktarılan kahve kültürümüzün olmazsa olmazlarını öğrenmek istiyorsanız müzenin 2.katında serin bir kahve molası verin derim.
İnci GÜÇLÜER
not: Kapak Fotografı: Gökhan ÇİÇEK / Şehrin Kimliği Çağdaş Sanat Sergisi
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.