Zuhal Nakay
Köşe Yazarı
Zuhal Nakay
 

Otizm nedir biliyor muyuz?

Geçen hafta medyada yer alan Aksaray'daki Mehmetçik İlköğretim Okulu'nda otizmli öğrencilerin ve ailelerinin yuhalandığı haberi yoğun tepkilere neden oldu. Çoğunluk bu vicdansızlık karşısında üzüntüsünü ve öfkesini dile getirdi. Devam haberlerinde, vicdansızlık zincirine yeni bir halka daha eklendiği ve otizmli çocukların velileri tarafından eylemi organize etmekle suçlanan muhtarın skandal bir açıklama yaparak, hafif otistiğe karşı olmadığını belirttiği yazıldı.   Muhtarın iddiasına göre okula yakınlarda 17 adet ağır otistikli çocuk daha gelmiş, sürekli veli kontrolünde olması gereken. Yaşları 14-16 arasında olan bu çocukları mecburen teneffüste ayırmak zorunda kalmışlar. Bir veliye göre bu çocuk sayısı dörtmüş. Yine muhtarın ifadesine göre vatandaşlar kendisine sürekli şikâyette bulunuyorlarmış. Milli Eğitim Müdürü 8-9 ay süreceğini, valilik başka okula taşınacaklarını, 3-4 sene önce gidilip şikâyet edilen MEB de çocukları bu okuldan alacaklarını belirtmiş, ancak almamış.   Bu özetten de anlaşılacağı üzere, konunun birkaç senelik geçmişi var. Ondan öte bir de “hafif” ve “ağır” otistik çocuklardan bahsediliyor.   Peki, bu adlandırmanın bilimsel karşılığı var mı?   Bunun cevabını vermek için bilimsel bir makaleden alıntı yapmak istiyorum. Almanya’da da otizm konusu çok güncel ve tartışmalı. Der Spiegel bununla ilgili çok sayıda makale yayınlamış. Bunların içinde “Otizmin Farklı Türleri” başlığı altında çok temel bilgiler verilmiş.   Otizm spektrumundaki bozukluklar çok ağır gelişim bozukluklarıdır. Üç ana bölüme ayrılırlar: Çocukluk Çağı Otizmi, Asperger Sendromu ve Atipik Otizm. Otizmli kişiler sosyal ve duygusal ifade ve hareketleri anlama ve gösterme konusunda sorun yaşarlar. Bu nedenle diğer insanların duygularına verdikleri tepkiler çoğunlukla orantısız olur ve sosyal ortamlara uyum göstermekte zorlanırlar. Sözlü ifade ve sözlü iletişim gelişimleri de bundan etkilenir. Otistik kişiler ses tınısını ve yüksekliğini mevcut duruma uydurmakta zorluk çeker. Aynı şekilde söylediklerinin anlamını pekiştiren yüz ve el hareketlerini pek kullanmazlar. Günlük işleri donuk ve rutin şekilde yerine getirirler. Tipik olarak stereotipik davranış kalıpları, ilgiler ve aktiviteler sergilerler. Gidiş geliş çizelgelerini veya başka benzer veriyi toplamayı severler. Günün rutiniyle ilgili veya evin içindeki değişiklikler otistiklerde sorun yaratabilir ve kısmen çok ağır tepkilere neden olabilir.    Çocukluk Çağı Otizmi (veya Kanner Sendromu) üçüncü yaştan önce belirti verir. En çok da kendini sosyal davranışlarda, iletişimde ve tekrarlanan stereotipik davranış kalıplarında gösterir. Çocuktan çocuğa çok farklı boyutlarda olabilir. Otistik çocuklar herhangi bir mimiği, gülümsemeyi veya kelimeyi anlayamaz, içlerine döner ve kendilerini tümüyle soyutlarlar. Çevrelerindeki her değişiklik onları fazlasıyla irrite eder. Bebekliklerinden itibaren yeme ve uyuma zorlukları çekerler. Kendilerini yaralayacak düzeyde öz uyarıcı davranışlar geliştirirler. Çok katı bir düzen şekline bağlıdırlar. Bazı giysileri giymeyi reddederler, sürekli aynı davranış veya sözel kalıpları tekrarlar veya takıntılı şekilde bazı objeleri toplarlar. Çoğu zaman ebeveynlerini çaresiz bırakırlar. Otistik çocukların yetenekleri çok farklıdır. Zihinsel gerilikten normal zekâya kadar varan bir çeşitlilik gösterirler. Bazı konularda ise inanılmaz beceriler geliştirebilirler, örneğin teknik disiplinlerde veya müzikte.   Tahminlere göre Avrupa, Kanada ve Amerika’da her bin çocuktan bir veya ikisinde çocukluk çağı otizmi görülmektedir. Kesin sayılar henüz elde edilmemiştir. Otizme bağlı belirtiler özel terapiler ve eğitimlerle düzletilebilir veya belli oranda giderilebilir, ancak tedavi edilmeleri mümkün değildir. Otizmli kişilerin çoğu ömür boyu yardım ve desteğe muhtaçtır. Kapsamlı araştırmalara rağmen çocukluk çağındaki otizmin nedenlerini tam ve kesin olarak açıklayabilen bir model oluşturulabilmiş değildir.     Atipik Otizm kavramı, hastalık belirtileri üçüncü yaştan itibaren kendini gösterdiğinde veya tanı kriterlerinin her alanda karşılanmadığı durumlarda kullanılmaktadır.   Asperger Sendromu olan kişiler ise normal sözel gelişim gösterirler. Buna rağmen iletişim kurma konusunda zorlanırlar. Yüz ve el hareketlerini tanımada ve kullanmada sorun yaşarlar ve monoton bir konuşma tarzları vardır. Ses tonu, yüz ifadesi ve el hareketini değiştirerek söyleneni vurgulama yetileri yetersizdir.   Asperger sendromlu kişilerin hareket yetileri genelde gelişmemiştir. Çoğunlukla normal genel bir zekâ seviyeleri vardır. Bazı özel konularda ise çok yüksek zekâ sahibi olabilirler. Asperberger sendromunun tanısı genç veya yetişkin çağında konulmaktadır.   Otizm konusunda bu genel bilgilerden de anlaşılacağı üzere iletişim kurma zorlukları ve takıntılı kalıp davranışlar bu hastalığın en temel belirtileridir. Zihinsel gerilikten normal zekâya kadar varan çeşitlilik, ses tonunu ayarlayamama ve kendini yaralayacak şekilde öz uyarıcı davranışlar sergilemeyi de buna katarsanız, gerçekten de “hafif” ile “ağır” otistik vakalardan söz etmek mümkündür.   Dergide yayınlanmış olan diğer makalelerden de anlaşıldığı üzere çok özel ve yoğun eğitim alması gereken bir çocuk grubundan bahsediyoruz. Küçük yaşta tanı konulanlar ve zihinsel gerilik içermeyenler, gerekli terapi ile eğitimi almaları durumunda, hem okul hayatına adapte olabiliyor hem de meslek sahibi olup kendine yetebilecek duruma gelebiliyor.   Ağır vakalarda ise asla iletişim kurulmaması ve ebeveynlerin de yardım istememesi durumda, başlarında dikilmek yerine sessizce uzaklaşılması tavsiye ediliyor. Çünkü bilinçsiz bir yakınlaşma ve iletişim kurma isteği durumu daha da kötüleştirmekten başka bir işe yaramıyor. Özellikle de kendini yaralama potansiyelinin olması durumunda.   Bu nedenle söz konusu okulda veya okullarda farklı otistik seviyelerdeki çocukların diğer öğrencilerle beraber eğitim görmesinin sorun yaratmaması mümkün değil. Mimari açıdan adlandıracak olursak, “normal kullanım” ile “özel kullanım” bölgelerini birbirinden ayırmak zorundasınız. Çünkü özellikle ağır vakalarda ciddi yaralanmalar söz konusu olabilir. Ses ise başlı başına çok özel yalıtım önlemleri gerektirir. Çünkü saatlerce yüksek sesle haykıran vakalar özellikle otizmde ender görülen bir durum değildir.   Bizim devlet okullarının ise imkânları ortada, normal eğitim şartları bile çoğunlukla yetersiz kalıyor. Kantinle servis aracı girişinin akıl almaz şekilde yan yana yer olmasından ötürü dokuz yaşındaki bir öğrenciyi henüz yeni kaybetmedik mi? Yani en basit kullanım şemasını dahi oturtamamış eğitim binalarından bahsediyoruz.   Otistik çocuğu olan bir veli ise öğretmenlerinin üç ayda bir değişmesinden şikâyetçiydi. Yukarıda bahsedilen tablo ile özel donanım edinmemiş bir öğretmenin başa çıkması mümkün mü? Böylesi çocuklar için değil bir, birkaç özel eğitilmiş öğretmen ve terapisttin gerekliliğinden bahsediliyor. Yaşıtlarının arasına karışabilen ve hatta onlarla iletişim kurmayı başarabilen otistik öğrenciler çoğunlukla küçük yaşlarda başlayan ve uzun yıllara yayılmış yoğun ve özel eğitim ile terapiden geçmiş olanlardan oluşuyor.   Bu olmaksızın otistik öğrencileri diğer öğrencilerden salt mekânsal bölümlerle ayırarak bir araya getirmek her türlü eğitimsel ve mekânsal çakışmalara yol açmak demektir. Bu durumda söz konusu müdürün okul bahçesini ayırması insani bir ayıp değil, kaçınamadığı bir kullanım çakışmasının sonucu olabilir. Neticede çok büyük bir sorumluluk taşımaktadır. Ayrıca engelli olmayan ile engelli öğrencilerin bahçe kullanımı ve buna bağlı tasarım ve önlemleri de farklılık içermektedir. İkinci grubun, okulun servis girişinden oturduğu sandalyeye, masaya, tuvaletine, kantinine ve tüm spor ile açık alanlarına varana kadar her türlü engelden arınmış özel mimari tasarıma ihtiyacı vardır.   Bunun dışında sadece eğitim binalarının değil, her türlü rehabilitasyon merkezinin de konumu ve tasarımı özel seçilmelidir. Bu nedenle şehir planlamasında ve yönetmeliklerde bu gibi merkezlerin konumunun doğru ve mevcut kullanımla çakışmayacak şekilde öngörülmesi, en temel adımlardan biridir.  Aksi takdirde zaten çok zor ve yetersiz şartlar altında yaşayan otistik çocuklarla velilerini ve tüm diğer engelli gruplarını ister istemez farklı kullanım gruplarıyla çatışmalara maruz bırakırsınız. Sosyal medyada veya ekranda güzel duygusal sözlerle empati kurmakla bizzat o okuldaki bir öğrencinin velisi olmak çok farklı şeylerdir.   Ya da doğrudan soralım:   Değil mevcut devlet okulu şartlarında, özel donanımlı bir kolejde çocuğunu sorgusuz sualsiz otistik özel sınıfla beraber okutmak ister miydiniz?   Uzaktan üzülmek ve tepki göstermek kolay, içeriden sorunlarla yüzleşip doğru çözümü bulmak ise o denli zor. Bu nedenle özellikle toplumun engelli kesimiyle ilgili bir sorun ortaya çıktığında veya genel olarak da, geçici duygu seli ve vicdan rahatlaması yerine doğru araştırma, etkin bilgi paylaşımı ve kalıcı çözüm önerileri üretmek gerek.   Yukarıda yer alan resim ise Almanya’da otizmli çocuklara hizmet veren “Güneş Işığı” adlı otizm merkezine ait. Otistik çocukların tedavisi için sadece tıbbi ve terapi uzmanlığının yeterli olmadığı, aynı zamanda doğru mekânsal gereksinimlerin de dikkate alınması gerektiği belirtilmiş. Bu nedenle merkez aynı adlı polikliniğin yanı başında yer almaktadır. Konum olarak merkezde, toplu ulaşım ağına yakın ve özel otoparklı. İç mekânlar her türlü uyarıcı etkiden uzak olacak şekilde olabildiğince sade ve tümüyle engelsiz tasarlanmış.   Örnek alınması dileğiyle. Zuhal Nakay Y. Mimar, ETH-Zürich Kaynak: Die verschiedenen Formen von Autismus / Der Spiegel / 27.01.2013 https://www.spiegel.de/gesundheit/diagnose/autismus-die-wichtigsten-fakten-ueber-autismus-spektrum-stoerungen-a-879673.html

Otizm nedir biliyor muyuz?

Geçen hafta medyada yer alan Aksaray'daki Mehmetçik İlköğretim Okulu'nda otizmli öğrencilerin ve ailelerinin yuhalandığı haberi yoğun tepkilere neden oldu. Çoğunluk bu vicdansızlık karşısında üzüntüsünü ve öfkesini dile getirdi. Devam haberlerinde, vicdansızlık zincirine yeni bir halka daha eklendiği ve otizmli çocukların velileri tarafından eylemi organize etmekle suçlanan muhtarın skandal bir açıklama yaparak, hafif otistiğe karşı olmadığını belirttiği yazıldı.

 

Muhtarın iddiasına göre okula yakınlarda 17 adet ağır otistikli çocuk daha gelmiş, sürekli veli kontrolünde olması gereken. Yaşları 14-16 arasında olan bu çocukları mecburen teneffüste ayırmak zorunda kalmışlar. Bir veliye göre bu çocuk sayısı dörtmüş. Yine muhtarın ifadesine göre vatandaşlar kendisine sürekli şikâyette bulunuyorlarmış. Milli Eğitim Müdürü 8-9 ay süreceğini, valilik başka okula taşınacaklarını, 3-4 sene önce gidilip şikâyet edilen MEB de çocukları bu okuldan alacaklarını belirtmiş, ancak almamış.

 

Bu özetten de anlaşılacağı üzere, konunun birkaç senelik geçmişi var. Ondan öte bir de “hafif” ve “ağır” otistik çocuklardan bahsediliyor.

 

Peki, bu adlandırmanın bilimsel karşılığı var mı?

 

Bunun cevabını vermek için bilimsel bir makaleden alıntı yapmak istiyorum. Almanya’da da otizm konusu çok güncel ve tartışmalı. Der Spiegel bununla ilgili çok sayıda makale yayınlamış. Bunların içinde “Otizmin Farklı Türleri” başlığı altında çok temel bilgiler verilmiş.

 

Otizm spektrumundaki bozukluklar çok ağır gelişim bozukluklarıdır. Üç ana bölüme ayrılırlar: Çocukluk Çağı Otizmi, Asperger Sendromu ve Atipik Otizm. Otizmli kişiler sosyal ve duygusal ifade ve hareketleri anlama ve gösterme konusunda sorun yaşarlar. Bu nedenle diğer insanların duygularına verdikleri tepkiler çoğunlukla orantısız olur ve sosyal ortamlara uyum göstermekte zorlanırlar. Sözlü ifade ve sözlü iletişim gelişimleri de bundan etkilenir. Otistik kişiler ses tınısını ve yüksekliğini mevcut duruma uydurmakta zorluk çeker. Aynı şekilde söylediklerinin anlamını pekiştiren yüz ve el hareketlerini pek kullanmazlar. Günlük işleri donuk ve rutin şekilde yerine getirirler. Tipik olarak stereotipik davranış kalıpları, ilgiler ve aktiviteler sergilerler. Gidiş geliş çizelgelerini veya başka benzer veriyi toplamayı severler. Günün rutiniyle ilgili veya evin içindeki değişiklikler otistiklerde sorun yaratabilir ve kısmen çok ağır tepkilere neden olabilir. 

 

Çocukluk Çağı Otizmi (veya Kanner Sendromu) üçüncü yaştan önce belirti verir. En çok da kendini sosyal davranışlarda, iletişimde ve tekrarlanan stereotipik davranış kalıplarında gösterir. Çocuktan çocuğa çok farklı boyutlarda olabilir. Otistik çocuklar herhangi bir mimiği, gülümsemeyi veya kelimeyi anlayamaz, içlerine döner ve kendilerini tümüyle soyutlarlar. Çevrelerindeki her değişiklik onları fazlasıyla irrite eder. Bebekliklerinden itibaren yeme ve uyuma zorlukları çekerler. Kendilerini yaralayacak düzeyde öz uyarıcı davranışlar geliştirirler. Çok katı bir düzen şekline bağlıdırlar. Bazı giysileri giymeyi reddederler, sürekli aynı davranış veya sözel kalıpları tekrarlar veya takıntılı şekilde bazı objeleri toplarlar. Çoğu zaman ebeveynlerini çaresiz bırakırlar. Otistik çocukların yetenekleri çok farklıdır. Zihinsel gerilikten normal zekâya kadar varan bir çeşitlilik gösterirler. Bazı konularda ise inanılmaz beceriler geliştirebilirler, örneğin teknik disiplinlerde veya müzikte.

 

Tahminlere göre Avrupa, Kanada ve Amerika’da her bin çocuktan bir veya ikisinde çocukluk çağı otizmi görülmektedir. Kesin sayılar henüz elde edilmemiştir. Otizme bağlı belirtiler özel terapiler ve eğitimlerle düzletilebilir veya belli oranda giderilebilir, ancak tedavi edilmeleri mümkün değildir. Otizmli kişilerin çoğu ömür boyu yardım ve desteğe muhtaçtır. Kapsamlı araştırmalara rağmen çocukluk çağındaki otizmin nedenlerini tam ve kesin olarak açıklayabilen bir model oluşturulabilmiş değildir.  

 

Atipik Otizm kavramı, hastalık belirtileri üçüncü yaştan itibaren kendini gösterdiğinde veya tanı kriterlerinin her alanda karşılanmadığı durumlarda kullanılmaktadır.

 

Asperger Sendromu olan kişiler ise normal sözel gelişim gösterirler. Buna rağmen iletişim kurma konusunda zorlanırlar. Yüz ve el hareketlerini tanımada ve kullanmada sorun yaşarlar ve monoton bir konuşma tarzları vardır. Ses tonu, yüz ifadesi ve el hareketini değiştirerek söyleneni vurgulama yetileri yetersizdir.

 

Asperger sendromlu kişilerin hareket yetileri genelde gelişmemiştir. Çoğunlukla normal genel bir zekâ seviyeleri vardır. Bazı özel konularda ise çok yüksek zekâ sahibi olabilirler. Asperberger sendromunun tanısı genç veya yetişkin çağında konulmaktadır.

 

Otizm konusunda bu genel bilgilerden de anlaşılacağı üzere iletişim kurma zorlukları ve takıntılı kalıp davranışlar bu hastalığın en temel belirtileridir. Zihinsel gerilikten normal zekâya kadar varan çeşitlilik, ses tonunu ayarlayamama ve kendini yaralayacak şekilde öz uyarıcı davranışlar sergilemeyi de buna katarsanız, gerçekten de “hafif” ile “ağır” otistik vakalardan söz etmek mümkündür.

 

Dergide yayınlanmış olan diğer makalelerden de anlaşıldığı üzere çok özel ve yoğun eğitim alması gereken bir çocuk grubundan bahsediyoruz. Küçük yaşta tanı konulanlar ve zihinsel gerilik içermeyenler, gerekli terapi ile eğitimi almaları durumunda, hem okul hayatına adapte olabiliyor hem de meslek sahibi olup kendine yetebilecek duruma gelebiliyor.

 

Ağır vakalarda ise asla iletişim kurulmaması ve ebeveynlerin de yardım istememesi durumda, başlarında dikilmek yerine sessizce uzaklaşılması tavsiye ediliyor. Çünkü bilinçsiz bir yakınlaşma ve iletişim kurma isteği durumu daha da kötüleştirmekten başka bir işe yaramıyor. Özellikle de kendini yaralama potansiyelinin olması durumunda.

 

Bu nedenle söz konusu okulda veya okullarda farklı otistik seviyelerdeki çocukların diğer öğrencilerle beraber eğitim görmesinin sorun yaratmaması mümkün değil. Mimari açıdan adlandıracak olursak, “normal kullanım” ile “özel kullanım” bölgelerini birbirinden ayırmak zorundasınız. Çünkü özellikle ağır vakalarda ciddi yaralanmalar söz konusu olabilir. Ses ise başlı başına çok özel yalıtım önlemleri gerektirir. Çünkü saatlerce yüksek sesle haykıran vakalar özellikle otizmde ender görülen bir durum değildir.

 

Bizim devlet okullarının ise imkânları ortada, normal eğitim şartları bile çoğunlukla yetersiz kalıyor. Kantinle servis aracı girişinin akıl almaz şekilde yan yana yer olmasından ötürü dokuz yaşındaki bir öğrenciyi henüz yeni kaybetmedik mi? Yani en basit kullanım şemasını dahi oturtamamış eğitim binalarından bahsediyoruz.

 

Otistik çocuğu olan bir veli ise öğretmenlerinin üç ayda bir değişmesinden şikâyetçiydi. Yukarıda bahsedilen tablo ile özel donanım edinmemiş bir öğretmenin başa çıkması mümkün mü? Böylesi çocuklar için değil bir, birkaç özel eğitilmiş öğretmen ve terapisttin gerekliliğinden bahsediliyor. Yaşıtlarının arasına karışabilen ve hatta onlarla iletişim kurmayı başarabilen otistik öğrenciler çoğunlukla küçük yaşlarda başlayan ve uzun yıllara yayılmış yoğun ve özel eğitim ile terapiden geçmiş olanlardan oluşuyor.

 

Bu olmaksızın otistik öğrencileri diğer öğrencilerden salt mekânsal bölümlerle ayırarak bir araya getirmek her türlü eğitimsel ve mekânsal çakışmalara yol açmak demektir. Bu durumda söz konusu müdürün okul bahçesini ayırması insani bir ayıp değil, kaçınamadığı bir kullanım çakışmasının sonucu olabilir. Neticede çok büyük bir sorumluluk taşımaktadır. Ayrıca engelli olmayan ile engelli öğrencilerin bahçe kullanımı ve buna bağlı tasarım ve önlemleri de farklılık içermektedir. İkinci grubun, okulun servis girişinden oturduğu sandalyeye, masaya, tuvaletine, kantinine ve tüm spor ile açık alanlarına varana kadar her türlü engelden arınmış özel mimari tasarıma ihtiyacı vardır.

 

Bunun dışında sadece eğitim binalarının değil, her türlü rehabilitasyon merkezinin de konumu ve tasarımı özel seçilmelidir. Bu nedenle şehir planlamasında ve yönetmeliklerde bu gibi merkezlerin konumunun doğru ve mevcut kullanımla çakışmayacak şekilde öngörülmesi, en temel adımlardan biridir.  Aksi takdirde zaten çok zor ve yetersiz şartlar altında yaşayan otistik çocuklarla velilerini ve tüm diğer engelli gruplarını ister istemez farklı kullanım gruplarıyla çatışmalara maruz bırakırsınız. Sosyal medyada veya ekranda güzel duygusal sözlerle empati kurmakla bizzat o okuldaki bir öğrencinin velisi olmak çok farklı şeylerdir.

 

Ya da doğrudan soralım:

 

Değil mevcut devlet okulu şartlarında, özel donanımlı bir kolejde çocuğunu sorgusuz sualsiz otistik özel sınıfla beraber okutmak ister miydiniz?

 

Uzaktan üzülmek ve tepki göstermek kolay, içeriden sorunlarla yüzleşip doğru çözümü bulmak ise o denli zor. Bu nedenle özellikle toplumun engelli kesimiyle ilgili bir sorun ortaya çıktığında veya genel olarak da, geçici duygu seli ve vicdan rahatlaması yerine doğru araştırma, etkin bilgi paylaşımı ve kalıcı çözüm önerileri üretmek gerek.

 

Yukarıda yer alan resim ise Almanya’da otizmli çocuklara hizmet veren “Güneş Işığı” adlı otizm merkezine ait. Otistik çocukların tedavisi için sadece tıbbi ve terapi uzmanlığının yeterli olmadığı, aynı zamanda doğru mekânsal gereksinimlerin de dikkate alınması gerektiği belirtilmiş. Bu nedenle merkez aynı adlı polikliniğin yanı başında yer almaktadır. Konum olarak merkezde, toplu ulaşım ağına yakın ve özel otoparklı. İç mekânlar her türlü uyarıcı etkiden uzak olacak şekilde olabildiğince sade ve tümüyle engelsiz tasarlanmış.

 

Örnek alınması dileğiyle.

Zuhal Nakay

Y. Mimar, ETH-Zürich

Kaynak:

Die verschiedenen Formen von Autismus / Der Spiegel / 27.01.2013 https://www.spiegel.de/gesundheit/diagnose/autismus-die-wichtigsten-fakten-ueber-autismus-spektrum-stoerungen-a-879673.html

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve akillibinam.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.