İktidar ekranlarda "Daima Millet Daima Hizmet" adı altında yurdun genelinde yaptırdığı kamu binalarını sergiliyor. Seçimlere gittiğimize göre bunda yadırganacak bir şey yok, kaldı ki AKP her daim eserleriyle övünen bir liderin partisi. Bunda öncellikle sorgulanacak bir konu varsa, o da bu seçim reklamının hangi kaynaklarla finanse edildiği ve muhalefete bu konuda eşit hak ve imkân tanınıp tanınmadığıdır.
Sergilenen eserlere gelince, öncellikle mimari tarz olarak çok sorunlu olduklarını düşünüyorum. Çünkü farklı tarihi dönemlere ait mimari öğeleri kopya edip, günümüz yapım teknolojisiyle günümüz şartlarında tasarladığınız binaların üzerine "yapıştırmakla" özgün bir mimari elde edemediğiniz gibi, mimari estetik ve işlevselliği de yakalamanız mümkün değildir. Bu konuda Melih Gökçek'in iddialı projesi Ankapark Disneyland ile Selçuklu karışımı tarzıyla, iktidarın tüm kamu binalarına yansıyan muhafazakâr mimari tasarım kargaşasının ve bana göre zevksizliğinin en çarpıcı örneğidir aslında.
Aynı şekilde Haliç Metro Köprüsü de o ihtişamlı tarihi şehir dokusuna yabancı ve kaba kaçmıştır. Zaten onun tasarımı da dünyaca meşhur mimar/inşaat mühendisi Santiago Calatrava'nın eşsiz köprülerinin sayısız kopyalarından biridir, ne yazık ki. Eğer böylesi nadide bir şehir projesi için Calatrava gibi nadide mimarların davet edildiği uluslararası bir yarışma açılsaydı, görün bakın hangi güzel gerdanlıklar inci misali Haliç'in o eşsiz tarihi dokusunu süslerdi. Farklı köprü tasarımlarını kıyaslama ve kültürel turizm bağlamında sergileme şansımız da olurdu.
Ancak sadece Çamlıca veya Ataşehir Camii gibi anıtsal yapılar belli dar çevre ve kıstaslara göre tasarlanıp projelendirilmiyor, yukarıda bahsettiğim seçim reklamındaki sergilenen tüm diğer kamu binaları da aynı şekilde "içe dönük" olarak ihale ediliyor. Bunda kuşkusuz ki en önemli etken havuz payıdır. Çünkü ancak "sizden" olanları, verdiğiniz devlet ihalesi üzerinden ortak havuza bağışta bulunmaya ikna edebilirsiniz. Tersinden de sadece böylesi bağışta bulunmaya razı olabilecekleri devlet ihalelerine davet etmeniz elzemdir, eğer havuz payının ortaya çıkmasını istemiyorsanız.
Bu da sonuçta kalite ve fiyat açısından en iyi olanın değil de, bağış kapasitesi açısından en uygun olanının seçilmesi demektir. Yani ihaleleri dar çevrede tutarak hem kötü kaliteye ve kötü fiyata razı oluyorsunuz, hem de denetim mekanizmasını da devre dışı bırakarak, ihalelerin astronomik seviyelere çıkarak astronomik bağışlarla sonuçlanmasını sağlıyorsunuz. İktidarın imkanlarını kullanarak, toplumsal menfaati her anlamda çiğniyorsunuz. Bu da doğal olarak bina gibi gözle görünür eserlerde, tüm çirkinliği ve çarpıklığı ile ortaya çıkıyor.
Modern mimarinin yalın tasarımının hakkını vermek zorken, tasarımda tarihi sentezleri yakalamak gerçek anlamda ustalık ister. Bunun üstesinden ancak dünya çapında marka olmuş mimarlar gelebilir ki bunların içersine kendi tanınmış isimlerimizi de katmaktayım. Eğer bunu yapamayacaksanız ve bütçeniz küçükse, bölgenin malzemesini ve genel hatlarını içeren modern sade ve temiz bir mimariyle çok daha işlevsel, estetik ve özgün çözümler yakalamanız mümkündür. Bu bağlamda iktidarın reklamlarda sunduğu tüm binaların çok daha ekonomik ve estetik alternatifleri tasarlanabilirdi, eğer bu ihaleler bu ülkenin tüm vatandaşlarına açık olabilseydi. Kaldı ki, kopya cephelerle özgün yerel mimari adı altında çevresiyle tümüyle zıt yükseklikteki binaları dikmekte hiçbir sakınca görülmüyor.
Aslında bunun böyle olacağı daha belediye başkanlığı sırasında, doğru projelerin doğru fiyata birinci geldiği ihalelerin iptal edilip, el altından uygun görülen isimlere verilmeleriyle belliydi. Bunun sonucunda da hiç hak etmeyenler hiç hak etmedikleri projelere sahip olurken, çok önemli teknolojiler çok gecikmeli ve olması gereken kalitenin çok altında ülkemize gelebildi. Bu konuda hala sayısız parlak ama içi boş ambalajlarla göz boyanmaktadır, ne yazık ki. Hem de her meslek grubunda.
Aynı şekilde bu kadar çok yasa dışı dinlemenin ortaya çıkmasında da şaşırılacak bir şey yoktur, zira zamanında, "Yanlışınız yoksa dinlenmekten korkmayın" diyen Binali Yıldırım bu konuda adeta açık çek vermiştir. Ama mimariden farklı olarak, bu konudaki çirkinlik ve çarpıklık ancak kendi sesini duyunca fark ediliyor anlaşılan. Sosyal alandaki çarpıklığı ise şu twitter mesajımla özetlemek isterim: "Maldivler Ebu Eyyub El-Ensari House'un mucidi Jet Fadıl, tanıtımda bir de köpekbalıklarına haşema giydirse süper olacak. Egzotik İslam tavan yapacak." Aslında Maldivler, bir yönüyle havuz ekonomisinin hangi muhafazakâr egzotik duraklara ve muhafazakâr egzotik meblağlara vardığının en çarpıcı göstergesi. Bundan sonraki aşamayı, emin olun ben de çok merak ediyorum.
Gönül gözüyle bakacak olursak, bunca yanlışın görünür hale bürünmesinde şaşılacak bir taraf yoktur:
Her devir kendi eserlerini ortaya çıkarır, özellikle de mimari alanda.
Her yanlış sonuçta kendi sahibini vurur, özellikle de siyasi alanda.
Her millet ve hizmet kendini gösterir, özellikle de kalite tabanında.