Konuyla ilgili daha önceki “BIM - Bilgi Çağında Mimari Tasarım” adlı yazımda günümüz karmaşık yapılarında mimarlık, mühendislik ve inşaat birimlerinde en üst düzey, en hızlı ve en doğru bilgi akışını sağlayabilmek için BIM Yapı Bilgi Modeli’nin gerekliliği üzerinde durmuştum. Bu disiplinlerarası bilgi paylaşımında tüm proje içerik ve aşamalarının üç boyutlu 3D olarak tasarlanması ve tüm proje paydaşlarının da bu teknolojiye hâkim olması ise en önemli noktayı oluşturmaktadır. Çünkü istenilen düzeyde, hızda ve doğrulukta bilgi akışı ancak böyle sağlanabilir. Hatta bunlara ek olarak projenin çeşitli zaman dilimlerindeki aşamalarını gösteren dört boyutlu 4D ve buna bağlı olarak farklı bütçelerini yansıtan beş boyutlu 5D yazılımlar da mimari tasarım sürecinin ayrılmaz parçaları haline gelmiştir.
Özellikle de mimarlığın dışında olanlar için bu boyut meselesi biraz karmaşık gelmektedir. Eğer basit tek katlı bir evi ele alacak olursak, bunun elle çizilmesi pek zor değildir. Hatta 20. yüzyılın başından neredeyse son on yılına kadar karmaşık gökdelenler de tüm detaylarıyla birlikte elle çiziliyordu. Ancak böyle yapılınca örneğin tek bir pencere veya tesisat detayındaki değişiklik için tüm ilgili plan, kesit ve cephelerin de tekrar elle çizilerek düzletilmesi gerekiyordu.
CAD ile tüm bu karmaşık iki boyutlu plan, kesit ve cephe tasarımlarının bilgisayarla çizilmesi sağlandı. Ne var ki, bu çizimlerdeki detayların değişmesi/düzeltilmesi için, bilgisayar üzerinden olsa da, yine tüm ilgili çizimlerinin tek tek taranarak düzeltilmesi gerekiyordu. Revit, Archicad ve Allplan gibi yazılımlarla binanın plan, kesit ve cepheleri üç boyutlu olarak çizildiğinden hem üzerinde çalışması kolaylaştırıldı hem de gerekli değişim/düzeltmelerin bilgisayar tarafından otomatik olarak yapılması sağlandı. Bu yazılımlarda en önemli fark ön hazırlıklarının daha uzun sürmesi, buna karşın yapının üç boyutlu çizimi sağlandıktan sonra ilgili tüm detay, üretim ve uygulama süreçlerinin çok daha hızlı, daha az hata payıyla ve dolaysıyla daha ekonomik şekilde gerçekleşmesinin sağlanmasıdır. Ancak inşaat, elektrik, tesisat ve ilgili tüm diğer mühendislik ve uzman branşlardaki çalışanların da en az mimarlar kadar bu üç boyutlu yazılımlara hâkim olması bunun ön şartıdır.
Bu nedenle bilgisayar çağındaki mimari tasarım baştan sona üst düzey uzmanlaşma anlamına gelmektedir.
Peki, yapay zekâ çağında bizi mimari tasarımda hangi değişiklikler beklemektedir?
İngilizcedeki “artificial intelligence” kavramına karşılık gelen yapay zekâ, bir bilgisayarın veya bilgisayar kontrolündeki bir robotun çeşitli faaliyetleri zeki canlılara benzer şekilde yerine getirme kabiliyeti olarak tanımlanıyor. Başka bir deyimle, bir probleme çözüm getirmek amaçlı geliştirilen insansı düşünme algoritmalarına (işlem basamakları) yapay zekâ deniliyor. Yine konuyla ilgili geçen dijitalleşme ise ulaşılabilir bilgilerin herhangi bir bilgisayar tarafından okunabilecek şekilde dijital (sayısal) ortama aktarılması sürecine verilen addır.
Bu kavramların mimarlıkla ilgili somut karşılığı ise “virtual reality”, yani sanal gerçeklik sayesinde üç boyutlu olarak çizilen projelerin takılan özel başlıklar yardımıyla gerçekmiş gibi “görünür” hale gelmesidir. Bu da çizilen projenin sadece üç boyutlu bir çizim olarak kalmayıp içinde gezinebilinen ve sanal da olsa “gerçek” bir yapıya dönüşmesi demektir. Bir adım öteye gidersek, bu akıllı sistemlerden oluşan akıllı şehirlerimizi de artık sanal gerçeklikte görüp beraber tasarlayabileceğimiz anlamına gelmektedir.
Diğer yandan ise çevreden güvenliğe, alışverişten sağlığa ve ulaşıma kadar her türlü teknoloji ve verinin dijitalleşmesi yani bilgisayarlı sayısal ortama aktarılmasıyla birlikte, küçük veya büyük ölçekteki her tür mimari tasarım da gittikçe daha karmaşık ve daha uzmanlaşmış hale gelmektedir. Şimdiden iklimsel şartlara göre kalınlaşıp incelen cephe malzemelerinden bahsedilmektedir.
Bu durumda gelişen yapay zekâ ve dijitalleşme ile birlikte, birçok başka konuda olduğu gibi mimari tasarımda da artık insan zekâsı uzmanlık ve hız olarak yetersiz gelmeye başlayabilir. Çünkü dikkate alınması gereken o kadar çok ara bilgi ve ara katman olacaktır ki, bunların tümünün doğrudan yapay zekâya aktarılıp otomatik tasarımının sağlanması çok daha pratik, doğru ve de ekonomik çözümler sunabilecektir.
Belki bu konular şu an için çok ütopik gelebilir, ancak sadece son on yıllar içersinde her alandaki başdöndürücü gelişmelere bakacak olursak, çok da uzak ve de hayali gelişmeler olmadıkları açık.
Günümüze olan etkisi ise herhangi bir meslek dalından mezun olmaktan ziyade mesleğiyle ilgili uzman olarak mezun olmak çok daha fazla önem taşımaktadır. Sadece mimarlık ve mühendislikler değil, onlarla ilgili her yan dal da en son tasarım teknolojisine ve grup çalışma özelliklerine hâkim olma durumundadır. Hem de tüm meslek alanlarında. Buna yönelik eğitimdeki değişimler de anaokulundan itibaren temelden ve zaman kaybetmeden başlamak zorundadır. Ve tabii ki her türlü yönetmeliğin yenilenip güncellenmesi süreci de öyle.
Ancak ülke insanımızla ilgili belki de en önemli değişimi “BIM – Kervan Artık Bilgisayarda Diziliyor” adlı yazımdaki şu saptamada aramamız gerekir:
“Uzun yıllardır Türkiye’de çalışan bir Alman mimar iki ülkeyi şöyle kıyaslamıştı: Almanya’da bir inşaata başlamadan önce en ufak çivi detayına kadar her şey planlanıp programlanır, bunun için gerekli olan zaman fazlasıyla ayrılır. O yüzden de inşaatın kendisi süratle ve sorunsuz tamamlanır. Oysa Türkiye’de bir an önce inşaata başlanır ve sorunlar şantiyede halledilmeye çalışılır. Bu yüzden de inşaat hem ilerleyemez hem de problemli olur, işgücü ve zaman israfına, dolaysıyla ek maliyete neden olur.”
Bu nedenle yapay zekâ çağında sadece mimari tasarım ile ilgi değil, genel olarak da her şeyden önce doğru süreç, doğru teknoloji ve doğru yöntem ile uzun ve detaylı ön hazırlık, disiplinlerarası uzman grup çalışması ve aralıksız mesleki gelişme ön plana çıkacaktır.
İstesek de, istemesek de.
Zuhal Nakay
Y. Mimar İTÜ/ETHZ